Ajans Yalova
Yalova'ya dair herşey!

ALIŞTIK!

0 211

Hııımmm!!!

Ne yazayım? Ne yazayım?

Bir yılı daha geride bırakırken, Akape reyizinin yıl içinde yaptığı akla zarar icraatlerini mi eleştireyim?

Ya da bütün bu akıl almazlığa rağmen hala oy verme eğiliminde olan halkıma laf mı edeyim?

Ekonominin artık hayatı yaşanmaz hale getiren durumunu mu yazayım yine?

Hep halis niyetlerle yola çıkıp sonunda hüsrana boğulan muhalefete mi öğüt vereyim?

Milyon kere başkalarının ve benim de onlarca kez yazdığım şu konuları yazmaktan ben bile bıkmışken okurun tahammül gösterip sonuna kadar okumasını nasıl bekleyebilirim ki?

İşin kötüsü sanki artık ekonomik olarak içerisinde bulunduğumuz durumu da kanıksadık.

En baba fikir adamlarımız bile iktidarın bir şekilde ekonomiyi düzelttikten sonra seçime gitme niyetinde olduğunu söylüyor ya!

Halt ediyorlar!

Çünkü bence durumun düzelmesini değil bu duruma alışmamızı bekliyorlar.

Zaten iktidar aynı kaldığı sürece Türkiye ekonomisinin artık düzelmeye imkanı da yok!

Para eden neyimiz varsa satılmış. Kıyılar ve tarım arazileri yağmalanmış. Yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarımız peşkeş çekilmiş.

Noel baba, çuvalından sihirli bir şeyler getirecek değil ki onları da satıp düzeltsinler.

Üstelik Noel Baba’nın bişeyler getirmesi için bunların bütün yıl uslu durmuş olması gerekirdi.

Çok yaramazlık ettiklerinden olsa gerek Noel Baba’dan ümidi kesip Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar prenslerine “Baba” demeye mecbur kaldılar yine.

Öyle ballandırdıkları gibi genç bi nüfusumuz da yok artık. Gittikçe yaşlanıyoruz hatta gelişen teknolojiye ayak uyduramadığımız için giderek vasıfsızlaşıyoruz da!

Çocuklarımız bizim bu kanıksamış ve alışmış halimizi görüp bir şekilde ülke dışına kaçmanın yollarını arıyor.

Çin modeli metaforu üzerine çok konuşulduğu için o konu üzerinde ben fazla durmayacağım.

Keza ne o kadar sanayi altyapımız var ne o kadar insan gücümüz var ne de o kadar zamanımız!

Haaa bir de dünyada zaten 1 Çin varken ve fazlasıyla yetiyorken ikincisine neden ihtiyaç duyulsun ki?

Yani üzülerek söylüyorum düzelecek bi ekonomi yok ey halkım!

Alışacaksınız diyerek başlamışlardı zaten.

Alışmadık mı?

5’li Çete’ye alıştık mesela.

Kendi hakkında aylardır ortaya atılan hiçbir iddiaya cevap vermeden ki çoğu da hukuki ifade ile adi suçlardan oluşan iddialar olmasına rağmen cevap vermeyip İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde teröristlerin çalıştığını söyleyebilecek kadar pişkin bir içişleri bakanına alışmadık mı?

Bir belediyede çalıştığım için, taşeronları kadroya alıyoruz yaygarası ile sözde belediye kadrosuna alınan işçiler için hazırlanan bilgi formlarını gördüm ben.

Her işçinin, 77 sülalesinin kimlik ve adres bilgileri, yapılacak güvenlik soruşturmasında kullanılmak üzere o formlara işlendi.

Sabıka kaydı ve adli sicil kaydı ile yetinilmedi yani bir de güvenlik soruşturması süreci geçirdi hepsi.

Sadece benim çalıştığım Chp’li belediyeler değil sakın yanlış anlamayın.

Türkiye’de ne kadar belediye taşeron işçisi varsa iktidarı, muhalefeti ile tüm belediyelerde uygulama böyle idi.

Ve o güvenlik soruşturmasından geçemeyen hiç kimse kadro alamadı.

Güvenlik soruşturmasını da belediyeler yapmadı yani o konuyu da yanlış anlamayın!

İnsanlar çalıştıkları illerde valiler tarafından özellikle bu iş için oluşturulan güvenlik soruşturması komisyonlarının onayından geçti.

Yanlış bilmiyorsam devletin her kurumuna alınacak her unvan ve kademedeki personel için süreç aynı ve hatta güvenlik soruşturması şartı kanunla düzenlenerek yürürlüğe girdi.

15 Temmuz felaketinden sonra devlette çalışacak insanların ince elenip, sık dokunmasına pek itirazım yok aslında ama sırf kendi hakkında söylenenleri gündemden uzak tutmak adına gariban belediye işçisine böyle bir iftira atmanın gereği var mıydı?

Tabii ya unutmuşum!

Onların gözünde sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi işçileri değil kendilerine oy vermeyen herkes teröristti.

O yüzden böyle diyor sayın bakan!

Lafın, lafı açmasından dolayı girmiş olduğum bu luzümsüz bahsi kapatıp daha nelere alıştığımızı sıralamaya devam edeyim ben.

Mahkemelere güven duymamaya alıştık.

Torpilsiz iş bulamamaya alıştık.

“Hasta Katılım Payı” adı altında eczanede para ödemeye alıştık.

İnsan hasta iken bir şeye nasıl “Katılır” bi tek ona alışamadım ben.

Korona vakaları 10 bin iken kapanmaya 30 bin iken açılmaya alıştık.

Ormanların otel yapmak için yakılıp Cumhurbaşkanının talimatı ile söndürülmesine alıştık.

Bir yanım keşke talimat vermeseydi de hepimizi yaksaydı o ateşler diyor hala…

Aklımızla sürekli alay etmelerine alıştık.

Şeyhlerin, imamların, üfürkçülerin, fesli tımarhaneliklerin, sapık üniversite ilahiyat profesörlerinin muteber ve 1. sınıf vatandaş olduğu bir ülkede 2. sınıf, çapulcu ve hain muamelesi görmeye alıştık.

Her mahallede artık 10 tane müteahhit, 5 tane emlakçı olmasına alıştık…

Komşumuzun evinin teyzemizin oğluna satışına aracılık edip, hem eski komşudan, hem yeni akraba komşumuzdan komisyonumuzu alıp helal lokma olarak yemeye alıştık.

Komşu komşunun külüne muhtaçtır, ne de olsa!

Ak akçemizi faizle veya dövizle karartmaya alıştık.

Yeni Türkiye’de alışmadığımız hiçbir kavram hiçbir olgu kalmadı kısacası.

Hülya Avşar’ın simit yemesine de alışacağız, kendileri anzer balı tüketirken bize porsiyonlarınızı küçültün demelerine de alışacağız.

Doların 6 liradan 18 liraya fırlamasından sonra 12 liraya indiğinde rahat bir nefes almaya da alışacağız.

Bugünlerde yine yavaş yavaş yükselmesinin bize hiç panik yaratmaması ne kadar alıştığımızın en bariz göstergesi değil mi sizce de?

Alışacaksınız diyerek başlamışlardı.

Bence yeni bir yıla gireceğimiz ve eskisinin muhasebesini yapacağımız şu günlerde hepimiz şu soruları soralım kendimize!

Gerçekten Alıştık mı? Alışabilcek miyiz? Alışmalı mıyız?

İyi seneler…

Selam ve Saygı ile…

Bir Cevap Yazın



Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz. Kabul et Daha Fazla Oku