Atatürk ve Yalova… Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin ilk döneminde Ankara ve İstanbul’dan sonra en çok kaldığı Yalova’ya “benim kentim” dedi. İşte her yerde göremeyeceğiniz fotoğraflarla Atatürk ve Yalova günleri…
Contents
Atatürk ve Yalova… Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin ilk döneminde Ankara ve İstanbul’dan sonra en çok kaldığı Yalova’ya “benim kentim” dedi. İşte her yerde göremeyeceğiniz fotoğraflarla Atatürk ve Yalova günleri…Atatürk öncesi Yalova, Karamürsel’e bağlı bir nahiyeydi. Nüfusu yapısı cumhuriyetin ilk yıllarında mübadele ile değişmiş, gayrımüslimler ayrılmıştı. Bu ufak kasabanın ilk yerleşenleri ise özellikle Kırım ve Kafkasya’dan göçenler olmuştu. (Fotoğrafta Atatürk, Baltacı Çiftliği’nde dönemin kaymakamı Şefik Soyer ile birlikte)Bu ufak kasabanın kaderini ise aynı zamanda Türk ulusunun kaderini değiştiren Gazi Mustafa Kemal’di. Mustafa Kemal, Yalova’ya ilk olarak 19 Ağustos 1929 tarihinde Ertuğrul yatı ile geldi. İstanbul’dan gelen ulu önderin ilk durağı ise Termal kaplıcaları oldu.Ulu Önder’i “Hoşgeldin Gazipaşa” nidalarıyla Yalovalılar iskelede karşıladı. O da halkın sevgisine fotoğraftaki gibi karşılık verdi. İstanbul’a sebze- meyve satarak geçimini sağlayan bu küçük kasabanın kaderi de o gün değişti.Atatürk’ün ilk dikkatini çeken kaplıcalar oldu. İlk ziyaretinde Termal’e yeni tesisler kurulmasının da temeli atıldı. Yine Ata’nın o ziyaretinde ilk dikkatini çekenlerden biri de Yalova’daki çiftlik arazileri oldu. İlerleyen yıllarda bu iki alan, Yalova’nın da çehresini değiştirecekti. (Fotoğrafta Atatürk, Termal’de kalan bir misafirle sohbet ediyor)Atatürk’ün Yalova’ya gelişi ve burayı benimsemesi küçük kasabada hemen etkisini gösterdi. Sosyal hayat zenginleşirken imar çalışmalarına ağırlık verildi. Dönemin tanıkları Atatürk’ün bizzat Yalova’nın imarıyla ilgilendiğini gösteriyor. Yalova’ya olan ilginin artması dönemin gazetelerinde de yer buldu.Termal’de yapılan tesisler Atatürk’ün de adının duyulmasıyla çevrenin ilgisini çekmeye başladı. Yalova artık cumhuriyetin “yazlık başkenti” oluyordu. Ulu Önder, Yalova’ya yapılacak yatırımlarla, imar çalışmalarıyla, kaplıcalarla, tarımla yakından ilgileniyordu.Mustafa Kemal Atatürk’ün kent ile ilgili ilk tasarrufu Yalova’yı İstanbul’a bağlamak olmuştu. Kentin statükosundaki bu değişim, yeni bir kimliğin çerçevesini belirlemiş oldu. Yalova’da hızla başlayan imar çalışmaları şehre yakın geçmişinden farklı bir geleceğin müjdecisiydi. Yalova, artık İstanbul’un sayfiyesiydi.Kentin ana aksları vapur iskelesi merkez alınarak konumlandırıldı. İskeleden batıya doğru yönelen sahil yolu Baltacı Çiftliği’nden geçerek Termal’e dek uzanan iki yanı ağaçlarla sınırlandırılmış ve içinden geçerken de doğal bir tünelde yol alırmış hissi yaratan görsellikle tasarlanmıştı. Yola Gazi Paşa Caddesi adı verildi. Yolun, Baltacı Çiftliği’ne yakınına halkın kullanımına sunulan bir gazino ve plaj yapıldı.Yalova’yı Bursa’ya bağlayan ve Roma’dan kalmış olması muhtemel olan eski yol genişletildi. Merkez’in köylerle bağlantısını kolaylaştırmak için yol inşaası hız kesmeden sürdü. Yalova’nın kent olarak çehresi değişirken İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan bir “Su Yolu” üzerine konumlanarak tercih edilen bir güzergah olmaya başlamıştı. Bu çalışmalar dönemin gazetelerinin üzerinde durduğu birinci konular arasındaydı. (Foto: Atatürk Millet Çiftliği’nde mühendislerden bilgi alıyor)Atatürk’ün çocukluk yıllarına dair en ilgi çekici bilgi çiftlik yaşamıdır. Belki oradan kaynaklanan bir sevgiyle Atatürk, Yalova’ya ilk gelişte keşfettiği Baltacı ve Millet Çiftliği’ni doğa sevgisini gösteren mekanlar haline getirdi. Atatürk, her iki çiftliği de kendi imkanlarıyla satın aldı. Hatta dönemin Başbakanı İsmet İnönü yeni çiftlik alınmasının hükümete yük olacağını söyledi. Ata, “Hükümetten bir şey istemiyorum” dedi. (Foto: Atatürk, Millet Çiftliği’nde)Bir kısmında zeytin ağaçlarının bulunduğu, bir kısmı da bataklık olan Millet Çiftliği’ni satın alan Atatürk, kısa zamanda ziraat eğitimi veren bir okula dönüşür, yurt dışından farklı türler getirilir. (Foto: Atatürk, Millet Çiftliği’nde İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ ile birlikte)Atatürk’ün bir diğer çiftliği ise Baltacı Çiftliği’ydi. Buradaki ürünler kısa sürede İstanbul’un pazarlarında satılmaya başlandı. İşin ilginç tarafı çiftliğin giderleri de devlet kasasından değil Atatürk’ün şahsi hesabından karşılanıyordu. (Foto: Atatürk, Baltacı Çiftliği’nde)Türkiye’de ilk pastörize süt de o dönemde üretildi. Yalova’da hazırlanan süt, şişelenip kutulanır ve İstanbul’a gönderilirdi. Sütün yanısıra tereyağı, yumurta gibi ürünler de İstanbul’un sosyete semtlerinde satılırdı. O dönem Gazi Paşa’nın çiftliğinden gelen ürünler İstanbul’da kapış kapış giderdi. (Foto: Baltacı Çiftliği’nde sütler şişeleniyor)Atatürk, özellikle yaz dönemlerinde geldiği Yalova’da çiftliklerde dinlenir, çalışmaları yakından takip ederdi. Çiftliklerdeki gelişme Yalova’nın da ekonomik, sosyal yaşamını etkiledi. İstanbul’un sayfiyesi olan bu küçük kasaba Atatürk’ün talimatıyla İstanbul’a bağlandı.İstanbul’a bağlanmasıyla Yalova’da yapılan yatırımlar artmaya başladı. Çiftlikler ise bir laboratuar düzeninde çalışırdı. Pek çok yeni sebze Yalova’daki çiftliklerde üretilmeye başlandı.Ege’nin kıyısında doğan Atatürk’ün Yalova’ya olan sevgisinde suyun ve toprağın temizliğinin etkisi elbette vardı. Atatürk, bunun yanında Yalı ve Karamürsel caddelerini ağaçlandırdı. Gazipaşa Caddesi’nin her iki yanına dikilen çınar ağaçlarıyla doğal bir tünel oluşturuldu. (Foto: Ulu Önder, Millet Çiftliği’nde ziyaretçileriyle)Atatürk’ün doğa sevgisinin örnekleri de Yalova’da görülmeye başlandı. Çevreden gelen ağaçlarla Yalova, yeşil bir görünüme kavuştu. Peyzaj çalışmalarını Atatürk de yakından takip ediyordu ve ağaçlara pano asılmasını bile yasaklamıştı.Muhtemelen bu fotoğrafı pek çok kişi görmemiştir. Atatürk’ün Samanlı Deresi’nde tekneyle gezintisi esnasında çekilen foto onun Yalova’nın pek çok şeyiyle yakından ilgilendiğini gösteriyor.Ve tabii Yürüyen Köşk. Sadece Türkiye’ye değil, dünyaya verilen büyük bir çevre mesajı. Ulu Önder, Yalova’ya ziyareti esnasında ulu bir çınar ağacı gördü. Çınar ağacının gölgesinde kahvesini içti, cıgarasını tüttürdü. Bu ağacın gölgesinde Atatürk’e bir bina inşa edildi. Ancak ortada bir sorun vardı.Ağacın dalları köşke zarar veriyordu. Yetkililer “Dalları keselim” dediler. Atatürk ise “Hayır. Köşkü kaydıralım” diye cevap verdi. Görev İstanbul Belediyesi’ne verildi ve çalışmalar başladı.Derhal mühendisler, mimarlar çağırıldı. Köşkün temelden kaydırılmasına karar verildi. Köşkün temeline kadar kazı yapılarak inildi. Atatürk de çalışmaları bizzat yerinde takip etti.Bu, o dönemin şartlarına göre son derece zor bir işlemdi. 3 gün süren çalışmalarla köşk, altına koyulan raylarla kaydırıldı. Atatürk’ün ağzından “Oh, nihayet ağacı ızdıraptan kurtardık” sözleri döküldü.Atatürk ve Yalova’dan bahsederken Foks’u anlatmamak olmaz. Atatürk’ün Yalova’da gezdiği esnada bir fotoğrafçının yanında yavruyken bulduğu Foks, ilerleyen yıllarda yakın bir dostu oldu. Atatürk, yatak odasında uyumasını sağladığı Foks ile yakın bir dostluk kurdu. Ziyaretlerinde, gezilerinde Foks da yanında buldu.“…Yalova’nın seçilişi bir çınar ağacının çekici görüntüsü ile olmuştur.” Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan’ın anılarında dikkat çeken bu anlatımı Gazi’nin bu küçük kente ilgisinin başlangıcıydı. Gelecekte de “Yalova benim kentimdir” ifadesinde tanımlanan sevgiye dönüşecekti. Yalova’ya olan bu sevgisi kenti, O’nun üç ikametgâhı olduğu tek yer haline getirdi.Atatürk için ilk köşk, Termal’de inşa edildi. Oldukça mütevazi şekilde inşa edilen Termal’deki binada çok sayıda devlet adamı, bürokratı ağırladı.Ardından günümüzde TİGEM olarak bilinen yerdeki ev ve sonra da Yürüyen Köşk yaptırıldı. Atatürk’ün Yürüyen Köşk’teki bu fotoğrafı en iyi bilinen fotoğraflarından biri oldu.Çok önemli isimlerin ağırlandığı köşkler, aynı zamanda önemli kararların da alındığı, genç cumhuriyetin yapı taşlarının inşa edildiği yerler oldu.Atatürk’ün Yalova’da sıkça vakit geçirmesi ve yaptığı icraatlar dönemin gazetelerinde büyük puntolarla yer alıyordu.Atatürk’ün en önem verdiği konulardan biri de Termal’in inşasıydı. İstanbul’un ünlü bahçıvanlarından Pandelli, 1929 yılında Termal’e atandı. Pandelli anılarında o günleri “Ben geldiğimde buraları domuz yatağı idi. Atatürk sık sık gelir, sigara paketinin arkasına bahçenin plânlarını kendi eliyle çizer, hangi ağacın nereye geleceğini işaret ederek gösterirdi” diyerek anlatır.Termal’in yeniden tasarlanma süreci geçmiş ile içinde yaşanan zamanın bir araya geldiği eklektik bir yaşam alanını yaratmıştı. Büyük Otel, Büyük Gazino, Atatürk Köşkü, Yaveran Köşkü, Sinema Binası, Kurşunlu Hamam ve açık havuz gibi belli başlı yapılar yanında resmi daire olarak kullanılan ve üst düzey bürokratların konaklaması için inşa edilmiş binaları, teras bahçelerle çevrelenmiş parkları, görsel albeni yaratılmış envai çiçekle bezeli tarhlar, nilüfer çiçekli seyir havuzları, minyatür çağlayanları andıran setli havuzlar, orman içlerine dek uzanan ağaçlıklı patika yollarıyla Termal, tasarım özelliği taşıyan küçük bir yaşam kompleksi haline dönüşmüştü.Termal Oteli’nde kurulmuş fizik tedavi ünitesi diyetisyen kontrolünde çıkan yemekler ile Kaplıcalar, şifa arayanların duraklarından biriydi. 1938 yılında bir süreliğine Termal Oteli’nde konaklayan Mustafa Kemal Atatürk otelin ilk konuğuydu.Atatürk’ün Yalova’daki anektodlarından birisi de Sığırtmaç Mustafa oldu. Atatürk, Termal’e giderken karşılaştığı bir çoban olan Mustafa’yı çok sevdi ve yaşamı boyunca ona yardımcı olarak manevi evladı yaptı.Atatürk, 1931 yılında dünyada ilk kez uzun süreli uçuş yapan Amerikalı pilotları da Termal’de ağırladı. New York’tan İstanbul’a gelen Amerikalı pilotları Termal’de ağırlayan Gazi Paşa, başarılarından ötürü pilotları tebrik etti.Yalova’nın bir diğer önemi ise çok partili hayata geçişin ilk adımlarının atılmasıdır. O dönem Paris elçisi olan Ali Fethi Okyar, Termal’de Atatürk’ün misafiri oldu. Gazi’ye o dönemde İngiltere’deki parlamentoyu ve siyasi partileri anlattı. Gazi, Okyar’ın anlattıklarını uygulama konusunda ona yardımcı olacağını söyledi.Genç Türkiye’nin yeni siyasi partisi de o sıralarda kuruldu. Atatürk, mecliste hükümeti daha fazla denetlemek için bir muhalefet partisi olması gerektiğini dile getirdi ve görevi Ali Fethi Okyar’a verdi. Serbest Cumhuriyet Fırkası böylece kuruldu. Hatta Atatürk’ün kız kardeşi Makbule de partiye üye oldu.Yalova, böylece siyasetin de önemli merkezlerinden biri haline geldi. Atatürk’ün Büyük Otel’de yemek yerken çekilen fotoğrafında Okyar ve kızı da yer aldı. Haber, gazetelerde bu fotoğrafla yer buldu.21 Ocak 1938’de trenle İzmit üzerinden Derince’ye gelen Mustafa Kemal Atatürk Akay vapuru ile sabaha karşı Yalova’ya hareket etti. Akay Vapuru Yalova İskelesi’ne vardığında sabah saat 08:00’di. Otel Termal Yalova, önemli konuğunu ağırlamak için hazırdı. Mustafa Kemal Atatürk, Yalova Şehir Bandosu’su eşliğinde karşılanmış, gecikmeden birlikte geldiği grupla birlikte Termal’e geçmişti. (Foto: Yalova şehir bandosu)Termal Oteli’nin açılışını yapan Atatürk’e hastalığının ilk teşhisi de Termal’de konuldu. Atatürk, burada kaplıca suyuyla tedavi gördü, perhiz yaptı ve yürüyüşlere çıktı. 12 gün Yalova’da kalan Atatürk, 1 Şubat 1938 günü suni ipek fabrikasının açılışı için kentten ayrıldı. Oysa doktorları biraz daha Termal’de kalmasını önermişti. Bu, Atatürk’ün Yalova’yı son kez gördüğü tarih oldu. “Benim kentimdir” dediği ve hayat verdiği şehre bir daha dönemedi.
Atatürk öncesi Yalova, Karamürsel’e bağlı bir nahiyeydi. Nüfusu yapısı cumhuriyetin ilk yıllarında mübadele ile değişmiş, gayrımüslimler ayrılmıştı. Bu ufak kasabanın ilk yerleşenleri ise özellikle Kırım ve Kafkasya’dan göçenler olmuştu. (Fotoğrafta Atatürk, Baltacı Çiftliği’nde dönemin kaymakamı Şefik Soyer ile birlikte)
Bu ufak kasabanın kaderini ise aynı zamanda Türk ulusunun kaderini değiştiren Gazi Mustafa Kemal’di. Mustafa Kemal, Yalova’ya ilk olarak 19 Ağustos 1929 tarihinde Ertuğrul yatı ile geldi. İstanbul’dan gelen ulu önderin ilk durağı ise Termal kaplıcaları oldu.
Ulu Önder’i “Hoşgeldin Gazipaşa” nidalarıyla Yalovalılar iskelede karşıladı. O da halkın sevgisine fotoğraftaki gibi karşılık verdi. İstanbul’a sebze- meyve satarak geçimini sağlayan bu küçük kasabanın kaderi de o gün değişti.
Atatürk’ün ilk dikkatini çeken kaplıcalar oldu. İlk ziyaretinde Termal’e yeni tesisler kurulmasının da temeli atıldı. Yine Ata’nın o ziyaretinde ilk dikkatini çekenlerden biri de Yalova’daki çiftlik arazileri oldu. İlerleyen yıllarda bu iki alan, Yalova’nın da çehresini değiştirecekti. (Fotoğrafta Atatürk, Termal’de kalan bir misafirle sohbet ediyor)
Atatürk’ün Yalova’ya gelişi ve burayı benimsemesi küçük kasabada hemen etkisini gösterdi. Sosyal hayat zenginleşirken imar çalışmalarına ağırlık verildi. Dönemin tanıkları Atatürk’ün bizzat Yalova’nın imarıyla ilgilendiğini gösteriyor. Yalova’ya olan ilginin artması dönemin gazetelerinde de yer buldu.
Termal’de yapılan tesisler Atatürk’ün de adının duyulmasıyla çevrenin ilgisini çekmeye başladı. Yalova artık cumhuriyetin “yazlık başkenti” oluyordu. Ulu Önder, Yalova’ya yapılacak yatırımlarla, imar çalışmalarıyla, kaplıcalarla, tarımla yakından ilgileniyordu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün kent ile ilgili ilk tasarrufu Yalova’yı İstanbul’a bağlamak olmuştu. Kentin statükosundaki bu değişim, yeni bir kimliğin çerçevesini belirlemiş oldu. Yalova’da hızla başlayan imar çalışmaları şehre yakın geçmişinden farklı bir geleceğin müjdecisiydi. Yalova, artık İstanbul’un sayfiyesiydi.
Kentin ana aksları vapur iskelesi merkez alınarak konumlandırıldı. İskeleden batıya doğru yönelen sahil yolu Baltacı Çiftliği’nden geçerek Termal’e dek uzanan iki yanı ağaçlarla sınırlandırılmış ve içinden geçerken de doğal bir tünelde yol alırmış hissi yaratan görsellikle tasarlanmıştı. Yola Gazi Paşa Caddesi adı verildi. Yolun, Baltacı Çiftliği’ne yakınına halkın kullanımına sunulan bir gazino ve plaj yapıldı.
Yalova’yı Bursa’ya bağlayan ve Roma’dan kalmış olması muhtemel olan eski yol genişletildi. Merkez’in köylerle bağlantısını kolaylaştırmak için yol inşaası hız kesmeden sürdü. Yalova’nın kent olarak çehresi değişirken İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan bir “Su Yolu” üzerine konumlanarak tercih edilen bir güzergah olmaya başlamıştı. Bu çalışmalar dönemin gazetelerinin üzerinde durduğu birinci konular arasındaydı. (Foto: Atatürk Millet Çiftliği’nde mühendislerden bilgi alıyor)
Atatürk’ün çocukluk yıllarına dair en ilgi çekici bilgi çiftlik yaşamıdır. Belki oradan kaynaklanan bir sevgiyle Atatürk, Yalova’ya ilk gelişte keşfettiği Baltacı ve Millet Çiftliği’ni doğa sevgisini gösteren mekanlar haline getirdi. Atatürk, her iki çiftliği de kendi imkanlarıyla satın aldı. Hatta dönemin Başbakanı İsmet İnönü yeni çiftlik alınmasının hükümete yük olacağını söyledi. Ata, “Hükümetten bir şey istemiyorum” dedi. (Foto: Atatürk, Millet Çiftliği’nde)
Bir kısmında zeytin ağaçlarının bulunduğu, bir kısmı da bataklık olan Millet Çiftliği’ni satın alan Atatürk, kısa zamanda ziraat eğitimi veren bir okula dönüşür, yurt dışından farklı türler getirilir. (Foto: Atatürk, Millet Çiftliği’nde İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ ile birlikte)
Atatürk’ün bir diğer çiftliği ise Baltacı Çiftliği’ydi. Buradaki ürünler kısa sürede İstanbul’un pazarlarında satılmaya başlandı. İşin ilginç tarafı çiftliğin giderleri de devlet kasasından değil Atatürk’ün şahsi hesabından karşılanıyordu. (Foto: Atatürk, Baltacı Çiftliği’nde)
Türkiye’de ilk pastörize süt de o dönemde üretildi. Yalova’da hazırlanan süt, şişelenip kutulanır ve İstanbul’a gönderilirdi. Sütün yanısıra tereyağı, yumurta gibi ürünler de İstanbul’un sosyete semtlerinde satılırdı. O dönem Gazi Paşa’nın çiftliğinden gelen ürünler İstanbul’da kapış kapış giderdi. (Foto: Baltacı Çiftliği’nde sütler şişeleniyor)
Atatürk, özellikle yaz dönemlerinde geldiği Yalova’da çiftliklerde dinlenir, çalışmaları yakından takip ederdi. Çiftliklerdeki gelişme Yalova’nın da ekonomik, sosyal yaşamını etkiledi. İstanbul’un sayfiyesi olan bu küçük kasaba Atatürk’ün talimatıyla İstanbul’a bağlandı.
İstanbul’a bağlanmasıyla Yalova’da yapılan yatırımlar artmaya başladı. Çiftlikler ise bir laboratuar düzeninde çalışırdı. Pek çok yeni sebze Yalova’daki çiftliklerde üretilmeye başlandı.
Ege’nin kıyısında doğan Atatürk’ün Yalova’ya olan sevgisinde suyun ve toprağın temizliğinin etkisi elbette vardı. Atatürk, bunun yanında Yalı ve Karamürsel caddelerini ağaçlandırdı. Gazipaşa Caddesi’nin her iki yanına dikilen çınar ağaçlarıyla doğal bir tünel oluşturuldu. (Foto: Ulu Önder, Millet Çiftliği’nde ziyaretçileriyle)
Atatürk’ün doğa sevgisinin örnekleri de Yalova’da görülmeye başlandı. Çevreden gelen ağaçlarla Yalova, yeşil bir görünüme kavuştu. Peyzaj çalışmalarını Atatürk de yakından takip ediyordu ve ağaçlara pano asılmasını bile yasaklamıştı.
Muhtemelen bu fotoğrafı pek çok kişi görmemiştir. Atatürk’ün Samanlı Deresi’nde tekneyle gezintisi esnasında çekilen foto onun Yalova’nın pek çok şeyiyle yakından ilgilendiğini gösteriyor.
Ve tabii Yürüyen Köşk. Sadece Türkiye’ye değil, dünyaya verilen büyük bir çevre mesajı. Ulu Önder, Yalova’ya ziyareti esnasında ulu bir çınar ağacı gördü. Çınar ağacının gölgesinde kahvesini içti, cıgarasını tüttürdü. Bu ağacın gölgesinde Atatürk’e bir bina inşa edildi. Ancak ortada bir sorun vardı.
Ağacın dalları köşke zarar veriyordu. Yetkililer “Dalları keselim” dediler. Atatürk ise “Hayır. Köşkü kaydıralım” diye cevap verdi. Görev İstanbul Belediyesi’ne verildi ve çalışmalar başladı.
Derhal mühendisler, mimarlar çağırıldı. Köşkün temelden kaydırılmasına karar verildi. Köşkün temeline kadar kazı yapılarak inildi. Atatürk de çalışmaları bizzat yerinde takip etti.
Bu, o dönemin şartlarına göre son derece zor bir işlemdi. 3 gün süren çalışmalarla köşk, altına koyulan raylarla kaydırıldı. Atatürk’ün ağzından “Oh, nihayet ağacı ızdıraptan kurtardık” sözleri döküldü.
Atatürk ve Yalova’dan bahsederken Foks’u anlatmamak olmaz. Atatürk’ün Yalova’da gezdiği esnada bir fotoğrafçının yanında yavruyken bulduğu Foks, ilerleyen yıllarda yakın bir dostu oldu. Atatürk, yatak odasında uyumasını sağladığı Foks ile yakın bir dostluk kurdu. Ziyaretlerinde, gezilerinde Foks da yanında buldu.
“…Yalova’nın seçilişi bir çınar ağacının çekici görüntüsü ile olmuştur.” Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan’ın anılarında dikkat çeken bu anlatımı Gazi’nin bu küçük kente ilgisinin başlangıcıydı. Gelecekte de “Yalova benim kentimdir” ifadesinde tanımlanan sevgiye dönüşecekti. Yalova’ya olan bu sevgisi kenti, O’nun üç ikametgâhı olduğu tek yer haline getirdi.
Atatürk için ilk köşk, Termal’de inşa edildi. Oldukça mütevazi şekilde inşa edilen Termal’deki binada çok sayıda devlet adamı, bürokratı ağırladı.
Ardından günümüzde TİGEM olarak bilinen yerdeki ev ve sonra da Yürüyen Köşk yaptırıldı. Atatürk’ün Yürüyen Köşk’teki bu fotoğrafı en iyi bilinen fotoğraflarından biri oldu.
Çok önemli isimlerin ağırlandığı köşkler, aynı zamanda önemli kararların da alındığı, genç cumhuriyetin yapı taşlarının inşa edildiği yerler oldu.
Atatürk’ün Yalova’da sıkça vakit geçirmesi ve yaptığı icraatlar dönemin gazetelerinde büyük puntolarla yer alıyordu.
Atatürk’ün en önem verdiği konulardan biri de Termal’in inşasıydı. İstanbul’un ünlü bahçıvanlarından Pandelli, 1929 yılında Termal’e atandı. Pandelli anılarında o günleri “Ben geldiğimde buraları domuz yatağı idi. Atatürk sık sık gelir, sigara paketinin arkasına bahçenin plânlarını kendi eliyle çizer, hangi ağacın nereye geleceğini işaret ederek gösterirdi” diyerek anlatır.
Termal’in yeniden tasarlanma süreci geçmiş ile içinde yaşanan zamanın bir araya geldiği eklektik bir yaşam alanını yaratmıştı. Büyük Otel, Büyük Gazino, Atatürk Köşkü, Yaveran Köşkü, Sinema Binası, Kurşunlu Hamam ve açık havuz gibi belli başlı yapılar yanında resmi daire olarak kullanılan ve üst düzey bürokratların konaklaması için inşa edilmiş binaları, teras bahçelerle çevrelenmiş parkları, görsel albeni yaratılmış envai çiçekle bezeli tarhlar, nilüfer çiçekli seyir havuzları, minyatür çağlayanları andıran setli havuzlar, orman içlerine dek uzanan ağaçlıklı patika yollarıyla Termal, tasarım özelliği taşıyan küçük bir yaşam kompleksi haline dönüşmüştü.
Termal Oteli’nde kurulmuş fizik tedavi ünitesi diyetisyen kontrolünde çıkan yemekler ile Kaplıcalar, şifa arayanların duraklarından biriydi. 1938 yılında bir süreliğine Termal Oteli’nde konaklayan Mustafa Kemal Atatürk otelin ilk konuğuydu.
Atatürk’ün Yalova’daki anektodlarından birisi de Sığırtmaç Mustafa oldu. Atatürk, Termal’e giderken karşılaştığı bir çoban olan Mustafa’yı çok sevdi ve yaşamı boyunca ona yardımcı olarak manevi evladı yaptı.
Atatürk, 1931 yılında dünyada ilk kez uzun süreli uçuş yapan Amerikalı pilotları da Termal’de ağırladı. New York’tan İstanbul’a gelen Amerikalı pilotları Termal’de ağırlayan Gazi Paşa, başarılarından ötürü pilotları tebrik etti.
Yalova’nın bir diğer önemi ise çok partili hayata geçişin ilk adımlarının atılmasıdır. O dönem Paris elçisi olan Ali Fethi Okyar, Termal’de Atatürk’ün misafiri oldu. Gazi’ye o dönemde İngiltere’deki parlamentoyu ve siyasi partileri anlattı. Gazi, Okyar’ın anlattıklarını uygulama konusunda ona yardımcı olacağını söyledi.
Genç Türkiye’nin yeni siyasi partisi de o sıralarda kuruldu. Atatürk, mecliste hükümeti daha fazla denetlemek için bir muhalefet partisi olması gerektiğini dile getirdi ve görevi Ali Fethi Okyar’a verdi. Serbest Cumhuriyet Fırkası böylece kuruldu. Hatta Atatürk’ün kız kardeşi Makbule de partiye üye oldu.
Yalova, böylece siyasetin de önemli merkezlerinden biri haline geldi. Atatürk’ün Büyük Otel’de yemek yerken çekilen fotoğrafında Okyar ve kızı da yer aldı. Haber, gazetelerde bu fotoğrafla yer buldu.
21 Ocak 1938’de trenle İzmit üzerinden Derince’ye gelen Mustafa Kemal Atatürk Akay vapuru ile sabaha karşı Yalova’ya hareket etti. Akay Vapuru Yalova İskelesi’ne vardığında sabah saat 08:00’di. Otel Termal Yalova, önemli konuğunu ağırlamak için hazırdı. Mustafa Kemal Atatürk, Yalova Şehir Bandosu’su eşliğinde karşılanmış, gecikmeden birlikte geldiği grupla birlikte Termal’e geçmişti. (Foto: Yalova şehir bandosu)
Termal Oteli’nin açılışını yapan Atatürk’e hastalığının ilk teşhisi de Termal’de konuldu. Atatürk, burada kaplıca suyuyla tedavi gördü, perhiz yaptı ve yürüyüşlere çıktı. 12 gün Yalova’da kalan Atatürk, 1 Şubat 1938 günü suni ipek fabrikasının açılışı için kentten ayrıldı. Oysa doktorları biraz daha Termal’de kalmasını önermişti. Bu, Atatürk’ün Yalova’yı son kez gördüğü tarih oldu. “Benim kentimdir” dediği ve hayat verdiği şehre bir daha dönemedi.