Ajans Yalova
Yalova'ya dair herşey!

ZİLLERİ TAKTI, ÇİKİ ÇİKİ YAPTI

0 3.027

Dibe vurmuş bir ekonomi, hastalıktan iki büklüm olmuş bir başbakan ve koalisyon hükümetinin büyük ortağı olan partinin içerisinde başlayan parçalanmalar ile gidilmişti 3 Kasım 2002 seçimlerine…

Millet!!! son 20 yıl ülkeyi yönetmiş hiçbir partiyi meclise bile göndermemişti…

Türk siyasi tarihinde hiç görülmemiş birşey oldu sonra…

İktidar partisi genel başkanı meclis dışında kalmıştı…

Eşyanın tabiatı gereği, o partiye karşı mücadele edip ,gücü yeterse siyasi rakibini de o meclisin dışına çıkartması beklenen ana muhalefet lideri çıkıp bir anayasa maddesini sadece bir kişi için değiştirme garabetine imza attı…

Gerçi bedelini “kaset komplosu” ile ağır ödedi ama ülke’ye ödetilen bedeller karşısında ne kıymeti olabilir ki…
2007 seçimlerine sadece 6 ay kalmıştı, bir önceki hükümetin uygulamaya koyduğu ekonomik önlemler birebir yürütüldüğü için ekonomi toparlanmış ve yine bir önceki hükümetin başsız bıraktığı örgüt 5 sene süre ile tek taraflı ateşkes ilan ettiğinden, terörsüz bir ülke devralınmış, huzur ve güven ortamı kendiliğinden sağlanmıştı…

Herkes 1.ve 2. Partiyi tahmin ediyordu ama önceki seçimlerde barajı aşamayan 2 hatta 3 partinin daha meclise gireceği beklendiği için bu defa AKP’nin işi hiç kolay olmayacaktı…

İmdada 27 Nisan “e-muhtırası” yetişti…

Çünkü artık ülkemizin başbakanı aynı zamanda “BOP eşbaşkanı” idi ve kalmalı idi…

Daha tek bir yol inşa etmemişlerdi,henüz çılgın projeleri yoktu,doğru dürüst kadrolaşamamışlardı bile ama Kasım’da yapılması gereken seçimler, hemen Temmuz’a alınınca muhtıraya karşı gelmek için sandığa koşan demokrasi perver halkımız % 46.50 oy oranı ile mükafatlandırmıştı onları…

Eksikliklerini çabuk fark ettiler, kadrolaşmak için feto’yu, zenginleşmek için yandaş müteahhitleri ve algı yaratmak için yandaş medyayı kullanmaya başladılar…

Esad “kardeş”, İsrail “One minute” idi artık, paramızdan sıfırlar atılmış, sanki dolar düşmüş gibi yaygara yapılmıştı, teknoloji çağının başlamış olması ve dünya genelinde yaşanan sıcak para bolluğu yandaş medya tarafından köpürtülerek sanki birer devrimmiş gibi manşetlere taşınıyordu…

Hiç kimse posta koyulan İsraille yapılan dostluk ve ticaret anlaşmalarını, tank modernizasyonu ve mayın temizleme gibi ballı ihaleleri bilmek bile istemiyordu…

Ama yine de yetmeyecekti bunlar…,

2009 yerel seçimlerinde oylar yine düşüşe geçmiş %38′ e inmişti…

2011 seçimleri öncesinde mutlaka bir kutuplaşma yaratılmalı, terör hortlamalı, ordunun içi boşaltılmalı, yargı ele geçirilmeli idi…

Üst akıl feto için bulunmaz bir fırsattı, mezardan kaldırılan ölüler sayesin de kazanılan 2010 referandumu ile yargıyı sonsuza dek ele geçirdiler, ergenekon ve balyoz masalları ile önce iktidarı sonra milleti korkutup ordu’yu darmadağın edip kendilerine gereken alanı açtılar…

Laiklikten ve Cumhuriyetten nefret eden ve bunları getirdiği için ATATÜRK’ü kafir ilan eden taban memnundu ordunun ve yargının bu şekilde dağıtılmasından, geri kalan gariban halk ise bu defa derin devletle savaşmak için koştu sandığa ve % 50 ile hedeflenen olmuş ülke insanı tam ortadan ikiye bölünmüştü…

Yandaş müteahhide yaptırılan binalar ve kendiliğinden çöken yollar dışında hiçbir icraat yoktu hala, tüm dünya, olanı satıp, hiç yeni fabrika kurmayan bir iktidarın nasıl olupta her seçimde oylarını bu denli arttırdığını anlamaya çalışırken, biz işin o tarafı ile hiiiç alakadar değidik…

Çünkü önce muhtıraya karşı çıkmış sonra derin devleti yerle bir etmiştik…

Çatımızın üstüne kondurulan Ekmeleddin ile seçeneksiz bırakılınca da tıpış tıpış sandığa gitmek yerine, Saray’da oturan nur topu gibi bir dünya liderimizin olmasına razı geldik öylece…

Terör örgütünün, Habur mahkemeleri ve megri megri’lerle eski gücüne kavuşturulup sonra tekrar düşman ilan edildiği,ekonominin batış sinyalleri verdiği, Üst akılla ortaya çıkan çıkar çatışması nedeni ile ortaya çıkan yolsuzluk dosyaları ve Arap saçına dönmüş dış politika nedeni ile aralarında IŞİD militanlarının da bulunduğu 5 milyon mültecinin hayatı kilitlediği bir ortamda girdik 2015 seçimlerine…

Ortada yenilecek doğa üstü bir düşman da olmamasından sebep ilk seçim %40’a uyanan saray B planı olarak “istikşafi görüşmeler” tiyatrosunu oynadı “Ustaca”…

Görüşmeler sürerken patlayan bombalar ise”beni seçmezseniz haliniz nasıl olur”söyleminin ön gösterimi idi adeta…
Tekrar seçimde ise, yanı başımızda ki Suriye’nin halini görüp ürkmek’te haklı olan bir kitlenin alternatifsizliğinin eseri idi % 49…

15 Temmuz’dan sonra devlet kadrolarında oluşan büyüüük boşluğa göz diken tabanının bu isteğine sırt çevirmeyen Arkabahçeli’nin hünerleri ve kıl payı geçirilen bir referandum ile hayatımıza giren yeni sistemde yine taşıyıcı olarak aktif rol alan mhp sayesinde %53 ile bir 5 sene daha kapan iktidar, yerel ve tekrar eden İstanbul seçimlerini yaşadıktan sonra bir daha ki seçimleri ne gaz nede kanalistanbulla kazanamayacağının farkında artık…

Bugüne kadar hayali düşmanlarla savaştırdığı seçmenini tekrar kendisine oy vermeye ikna edebilmek için gerçek ve daha eski bir düşman’a ihtiyaç var…

Tüm Dünya ve tarafsız gözlemciler haksız olduğumuzu söylerken, terörist damgası yemek korkusu ile kimsenin tek kelime edemediği Doğu Akdeniz ve Yunanistan meselesi oluşturulmaya çalışılan yeni düşman algısından başka bişey değildir…

Meraklısı varsa açıp bakabilir ki, Türkiye daha önce içişlerine karıştığı için şuan büyükelçisinin dahi bulunmadığı Mısır ve Suriye ile ilişkilerini düzeltip ikili anlaşmalar yapabilirse Yunanistan’ın uluslararası hukuk anlamında elinde hiçbir argüman kalmayacak…

Yani anlayacağınız son günlerde bolca maruz kaldığımız bu hamaset ve milliyetçilik dili, ülkemizin bir hakkının savunulması sebebi ile değil,ortaya çıkan yeni düşman ihtiyacını giderme telaşındandır…

Sözün burasında, aslında herkesin bildiği bu 18 yılı neden böyle uzun uzun özetlediğimi açıklayayım isterseniz…

1950 seçimlerini büyük bir zaferle kazanan Demokrat Parti’nin seçim kampanyasını yürütmek için o zamanlar ulaşılması bile çok zor olan Yahudi ortaklı bir Amerikan firması ile anlaştığını okuduğum gençlik yıllarımdan beri seçmen davranışları ve seçmenin nasıl yönlendirildiği konuları üzerine kafa yormuşumdur…

Bu ilginç ayrıntıyı öğrendiğim günlere denk gelir Selda Bağcan’ın “Zilleri Taktı” şarkısı…

Ne yapsın işte böyle,
Oyna demiş birileri
Bir ileri iki geri,
Birilerinin elinde ipleri
Zilleri taktı çıkı çıkı yaptı
Aklını taktı taktı ne yaptı
Şeffaf bir maske taktı
Deli mi ne
Bir oynadı bir oynadı
Oynamaya doymadı…

Demiş Selda abla…

Yalova yolsuzluğunun mahkeme safahatına girdiği, İnce’nin “kapıcısıyım” dediği partiyi terk etmeye hazırlandığı, salgının dalga dalga geldiği, doların rekor üstüne rekor kırdığı şu günlerde maruz bırakıldığınız algıyı iyi anlayın lütfen…

18 yıldır sandığa giderken oyunuzun rengini belirleyen faktörlerin nasıl hazırlandığını iyi düşünün rica ediyorum…

Amerikan seçimlerin de olası bir Trump zaferi sonrası hızla bir erken seçim sürecine girmesini beklediğim ülkemizde şu an gündemde olan Doğu Akdeniz meselesinde bu işi savaşsız, çatışmasız çözecek alternatifi göz önünde tutun artık ne olur…

Bugün ki durumun tamamen akıl ve izandan uzak bir şekilde yürütülen bir dış politikanın eseri olduğunu anlayın ve unutmayın…

Siz siz olun iplerinin kimin elinde olduğunu bile bilmediğiniz birilerine teslim etmeyin ipinizi…

Bütün bir halk yokluk, hastalık ve savaş tehditleri ile karşı karşıya iken birileri oyna dediği için zilleri takıp çiki çiki yapanların hesaplarını boşa çıkarın…

Hiç olmazsa bu defa..

Selam ve saygı ile…

Bir Cevap Yazın



Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz. Kabul et Daha Fazla Oku