Ajans Yalova
Yalova'ya dair herşey!

“O”

0 210

Üzerine yazılan kitaplar, çekilen filmler ve yapılan araştırmalar nedeni ile hepimizin hayatının hemen her dakikasını bildiği bir insanı anlatmak mı?

Hayır…

Ölümünün üzerinden 82 yıl geçmesine rağmen hala kimilerinin düşman saydığı, benim gibilerin ise izini takip etmekten asla vazgeçmeyeceği bir efsaneden bahsetmek mi?

Hayır…

Sesini böyle açık mecralardan duyurma fırsatı yakalamış romantik bir devrimcinin görev ifa etmesi mi?

Hayır…

Kurduğu ülkede, getirdiği yönetim sisteminin nimetlerinden faydalanarak iktidar olanların yaptığı haksızlıklara karşı savunmak mı?

Hayır…

Yüceltip, yere göğe sığmayacak hale getirip, olmadık vasıflar yükleyerek ilahi bir güç gibi göstermeye çalışmak mı?

Hayır…

O, gittikten sonra yerine gelen hemen hemen tüm siyasi idarecilerimiz yukarıda saydığım muamelelere fazlası ile tabi tutuldular…

Demek ki onların anlatılmaya, savunulmaya, övülmeye ve olmadık vasıflar yüklenerek yüceltilmeye ihtiyaçları varmış…

Hele hele sonuncunun daha fazla ihtiyacı varmış ki muhtarlara bile tribün tezahüratları ve tempolu alkışlama öğretildi…

Bu sayfada yazmaya başladığım günden beri, bir yazımda sadece o’nu anlatmayı ve o’nun güzelliğinden bahsetmeyi düşünmüştüm her zaman…

Her sene 9 Kasım’ı 10 Kasım’a bağlayan gece düşünürüm O’nu…

Anlatılmaya, savunulmaya ve yüceltilmeye ihtiyacı olmayan biri için ne yazılıp, ne söylenebilir ki…

Hayatımı, herkesle bir şekilde empati yaparak anlamaya çalışmakla geçiriyorum..

Ama…

Mücadele ile geçmiş bir ömür ve vatana adanmış bir hayat varsa karşınızda nasıl empati yapabilirsiniz ki…

Vergi borcu silinen, ballı ihalelerle zenginleştirilen yandaş işadamları, milletin daha nerelerine koymayı planlamakla meşgul olup her sene 10 Kasım’ı es geçerken, ülkenin en eski ve köklü şirketleri bir boşluğu doldurmak için muhteşem görseller hazırlayıp tüm televizyonlarda ücreti karşılığında yayınlatıyor zaten…

Atatürk’ü sevenler, sosyal medya da dahil olmak üzere bulabildikleri her ortamda o’nun hakkını teslim etmek için çırpınıyor adeta…

Eee benim üzerime bi vazife yok o zaman, ben sadece seveyim mi?

Hayır…

Empati yapamayız belki ama o’nu her davranışımızda , her düşüncemizde ve her damarımızda hissederek yaşayabiliriz…

Bizlere bıraktığı Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek için…

Muhtaç olduğumuz kudretin damarlarımızda mevcut olduğunu söylerken bunu kastetmişti bence…

O’nun fikirlerini, o’nun duygularını , o’nun dünyaya bakışını yerleştirmemiz gerekir bu damarlara…

Benim vazifem buydu…

O’nun ve silah arkadaşlarının kurtardığı bir toprak parçası değil, bizlerdik…

Ve bence sadece tek bir şey olmamızı bekledi bizden…

“O”

Selam ve saygı ile…

Bir Cevap Yazın



Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz. Kabul et Daha Fazla Oku