Yaz aylarında belediye çalışmaları hakkında çeşitli açıklamalar yapılsa da gözden kaçan önemli bir konu deniz kirliliği. Kirlilik oranı yüksek, sürekli kokan denize insanların girişine göz yummak ne kadar mantıklı? Yalova sahilindeki ağır kokunun sebebini açıklayan hiçbir yetkili yok. Dedikodu tarzında kulaktan kulağa dolaşan söylentiler, arıtma tesisinin tam kapasite ile çalıştırılmadığı, kanalizasyon sularının sadece tortularını çökerterek denize bıraktığı yönünde. Arıtılmadan atık sular denize bırakılıyorsa bu durum insan sağlığı için önemli bir durum. İl Sağlık Müdürlüğü, YASKİ ve belediye yetkililerinin konuya ilişkin açıklamalarını beklemekteyiz. Maliyet yüzünden arıtma tesisi tam çalıştırılmıyorsa, bu belediyelerin halka hizmette sınıfta kaldığının, halk sağlığını hiçe saydığı anlamı taşır. Marmara Denizi’nin daha temiz hale dönüşmesi için tüm belediyelerin özellikle atık sularına ve kanalizasyona önem vermeleri gerekir. Sadece bir belediyenin değil, tüm belediyelerin, İl sağlık müdürlüklerinin, valiliklerin ve bakanlığın konuya hassasiyetle eğilmeleri beklenmektedir.
Bilindiği üzere denizler, yeryüzünün en değerli doğal kaynaklarından biri. Ancak son yıllarda artan deniz kirliliği hem ekosistemler hem de insan sağlığı üzerinde ciddi tehditler oluşturuyor. Bu sorunla başa çıkmak için belediyelere büyük görevler düşüyor. Ancak maalesef, pek çok belediye bu konuda yeterli adımları atamıyor.
Öncelikle, belediyelerin en büyük eksikliklerinden biri, deniz kirliliği konusunda yeterli farkındalık yaratamamak. Yerel yönetimlerin, halkı bilinçlendirme ve eğitme konusunda daha aktif rol alması gerekiyor. Deniz kirliliği, sadece denize atılan çöplerle sınırlı değil; kimyasal atıklar, kanalizasyon sızıntıları ve tarım ilaçlarının denize karışması gibi birçok farklı kaynaktan gelen kirlilik türleri var. Belediyeler, bu konularda düzenli bilgilendirme kampanyaları ve eğitim programları düzenlemeli.
Belediyelerin yapamadıkları bir diğer önemli nokta ise, atık yönetimi konusunda yeterli altyapıyı sağlayamamak. Çöp toplama ve geri dönüşüm sistemlerinin yetersizliği, atıkların denizlere ulaşmasına neden oluyor. Belediyelerin, atık yönetimi ve geri dönüşüm sistemlerini daha etkin hale getirmesi ve bu konuda yeni yatırımlar yapması şart. Ayrıca, deniz kenarındaki bölgelerde atık toplama noktalarının artırılması ve bu noktaların düzenli olarak kontrol edilmesi gerekiyor.
Deniz kirliliği ile mücadelede belediyelerin denetim mekanizmalarını da güçlendirmesi gerekiyor. Sanayi tesislerinin ve tarım alanlarının denetimleri sıklaştırılmalı, denize kimyasal ve diğer zararlı maddeleri boşaltanlara ağır cezalar uygulanmalı. Bunun yanı sıra, belediyelerin çevre kirliliği ile ilgili yasal düzenlemelere tam anlamıyla uyması ve bu düzenlemeleri etkin bir şekilde uygulaması önemli.
Son olarak, belediyelerin iş birliği eksikliği de deniz kirliliği ile mücadelede önemli bir engel. Deniz kirliliği, sınırları aşan bir sorun olduğundan, yerel yönetimlerin diğer belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve merkezi hükümetle iş birliği yapması şart. Bu iş birlikleri, daha kapsamlı ve etkili çözümler üretilmesine yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, denizlerin kirliliği ile mücadelede belediyelere büyük sorumluluklar düşüyor. Ancak bu sorumlulukları yerine getirmek için daha fazla çaba ve kararlılık gerekiyor. Halkın bilinçlendirilmesi, atık yönetimi sistemlerinin iyileştirilmesi, denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve iş birliği yapılması, denizlerimizi korumak için atılması gereken önemli adımlardır. Belediyeler, bu adımları atmaktan kaçınmamalı ve gelecek nesillere temiz denizler bırakmak için üzerlerine düşeni yapmalıdır. Kısacası, sadece deniz kenarında çöp toplama organizasyonu ile deniz kirliliğini azaltmak imkansızdır.