Şehre yararları ne?

Bülent Güler
389 Görüntüleme
6 Min Read

Yalova’da için sanayi yararlı mı zararlı mı? Akkök şirketler topluluğu ile başlayan sanayi yatırımları, çeşitli fabrikalar, tersaneler ve organize sanayi bölgeleriyle şehrin birçok mevkisine yayılmayı sürdürüyor. Halka pembe hayaller sunan bu kuruluşların şehrin ekonomisine, sosyal yaşantısına ne gibi katkıları olduğu da tartışma konusu. Şehrin havasına, suyuna, denizine, çevre kirliliğine olumsuz etkilere neden olan bu kuruluşların Yalova’ya getiri ve götürülerine bir bakalım.

Fabrikalar

AKKÖK şirketler grubu ile başlarsak, özellikle AKSA, AK Enerji, Dow AKSA ve AKKİM’in şehrin ekonomisine ve sosyal yaşantısına geçmiş dönemdeki katkıları şimdilerde hemen hemen yok denecek kadar az. Yalova’dan kopuk bir görüntüsü olan bu kuruluşların ülkeye faydası tabii ki inkar edilemez. Fakat Yalova’ya yararı ile zararı tartışmaya açık. Bu şehirde üretiyor, suyunu, havasını, çevresini kullanıyor ve kirletiyorsan bedelini de bu kente ödemelisin. Ama öyle bir yapıya kavuştular ki, bulundukları mevkinin belediyelerini bile dikkate almayan durumdalar. Şehrin yöneticilerini, seçilmişlerini ‘adam yerine bile koymaz’ bir tutum içindeler. Kentin sosyal hayatına vurdumduymazlık içindeler. İstediklerini yapıyorlar, kimseye hesap vermiyorlar. Diğer şehirlerdeki sanayi kuruluşlarının kente katkısını bu kuruluşta görmek imkansız. Sanki insan üstü kişilerin toplandığı sanayi kuruluşu gibiler. Vergilerini başka şehirlerde ödüyorlar ama bu şehrin havasını, suyunu, denizini, çevresini kullanıyor ve kirletiyorlar. Sadece demir yığını gibi şehrin merkezine yaptırdıkları kullanışlı olmayan RDKM ile ‘bu şehre büyük destek verdik’ diyemezler. Bunlara ‘dur’ diyecek ne bir atanmış ne bir seçilmiş ne de sosyal gruplar bu şehirde bulunmuyor.

Tersaneler

Sadece bir kuruluş ile olumsuzlukları gündeme getirmek yanlış olur. Bir de tersanelere bakmak lazım. Onların da ülke ekonomisine katkıları mutlaka çoktur ama bu şehre katkısı pek yok diyebiliriz. Kurtarılmış bölgeler gibi çevrili alanlarında kuruluş amaçlarına aykırı faaliyetlerini sürdürmekteler. ‘Kaç tane tersane var?’ diye sorsanız onun bile sayısını tam bilen yok. Kurulurken ‘söküm yok’ demişlerdi, ama yapılıyor. Şehrin sosyal yaşantısına katkısı büyük olacak denildi, ne katkı sağladığı tartışılır. Yararından çok şehre zararı olan bir sanayi topluluğu gibiler.

OSB’ler

Bir de kurulmakta olan OSB’ler (organize sanayi bölgeleri) var. Şimdiden ‘bana dokunmayın, ben istediğimi yapayım, istediğim gibi yerleşeyim ileride belki şehrin sosyal yaşantısına da fayda sağlarım’ diye düşünen bir yapıdalar. Buraya 50 fabrika, 100 fabrika gelecek diye söylemler içindeler. O kadar sanayi kuruluşunu bu şehre getirip sonra ‘bana kimse karışmasın, ben özerk bir bölgeyim’ laflarını şimdiden OSB yöneticilerinden de duymaktayız. İleride ne olur? Bunu düşünmek bile istemiyoruz.

Evet sanayi kuruluşları akın akın Yalova’ya geliyor, ancak bu şehrin eğitim seviyesi yüksek, ara eleman bulma zorluğu sürekli gündemde, vasıfsız göç almak kaçınılmaz bir hal aldı. Üç büyük kentin arasında vaha gibi görülmesi, zenginleşmesi gereken güzel şehrimiz, bir nevi sanayi çöplüğüne döndürülmektedir. Söylendiği gibi, 300 bin, 500 bin ek nüfusu kaldıracak ne alt yapıya ne üst yapıya sahip değil bu kent. ‘Ben yaptım oldu’ diyerek bu kente zarar verilmemelidir. Milletvekilleri, belediye başkanları, kamu kuruluşları, hatta sivil toplum örgütleri şehrin geleceğine olumsuz katkılar sağlayacak yatırımlara ‘dur’ demek için geç bile kalıyorlar. Tabii ki şehrimizde de sanayi olsun, buna karşı değiliz. Ancak sanayiler gelirken belirtilen kurallar içinde kurulsun. Şehrin yapısına olumsuz katkılar sağlamasın. Sadece birkaç kişinin değil, şehrin sosyal hayatına destek olsun.

Ne yapabilirler?

Geçmişten günümüze Yalova’da sanayi kuruluşlarının çoğalması, ekonomik kalkınmanın önemli bir parçası olarak görülse de sosyal hayata etkilerinin yetersiz kalması, toplumsal denge ve refah açısından ciddi sorunlara yol açıyor. Günümüzde birçok sanayi kuruluşu, sadece üretim ve kar odaklı faaliyetlerle sınırlandırmakta, çevre, toplum ve insan odaklı sosyal sorumluluk projeleri geri planda bırakmaktadır. Bu durum, sanayinin toplumsal yapıyı güçlendirmek yerine, sosyal dengesizlikleri artırmasına neden olabilmektedir.

Öncelikle, sanayi kuruluşlarının bulunduğu bölgelerdeki topluma olan ilgisizliği, o bölgede yaşayan bireylerin refah seviyesini olumsuz etkiler. Çalışanların sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik gibi temel haklarına erişimlerinin sınırlı kalması, sadece bireysel olarak değil, toplumsal olarak da bir huzursuzluk kaynağıdır. Sanayi kuruluşlarının, bu konularda aktif bir rol oynamaması, toplumsal sorunların derinleşmesine neden olur.

Aynı zamanda, sanayi kuruluşlarının çevresel etkilere duyarsızlığı da sosyal sorunları tetiklemektedir. Çevre kirliliği, doğal kaynakların tükenmesi ve iklim değişikliği gibi küresel sorunlar, sanayinin kontrolsüz büyümesinden kaynaklanmaktadır. Bu sorunlar, sadece doğrudan çevreyi etkilemekle kalmaz, aynı zamanda insanların yaşam kalitesini düşürerek, göçlere ve sosyal yapıda bozulmalara yol açar. İnsanlar yaşadıkları bölgelerde temiz hava, su ve gıda bulamadıklarında, ekonomik kalkınmanın sosyal dengeyi sağlama konusundaki yetersizliğini net bir şekilde görürler.

Sanayi kuruluşlarının sosyal sorumluluk projelerine yeterince önem vermemesi, toplumla olan bağlarını da zayıflatmaktadır. Kuruluşların, toplumla iletişime geçmesi ve onların ihtiyaçlarını anlaması hem kendileri hem de toplum için olumlu sonuçlar doğurur. Örneğin, yerel istihdamı artıracak projelere yatırım yaparak işsizliği azaltabilirler ya da eğitim projeleriyle gelecekte nitelikli iş gücü oluşturabilirler. Ancak, bu tür girişimlerin eksikliği, sanayi kuruluşlarının toplum nezdinde ‘duyarsız’ bir imaj edinmesine neden olur.

Sonuç olarak, sanayi kuruluşlarının sosyal hayata etkileri, toplumsal kalkınma ve refah açısından son derece önemlidir. Ancak ne yazık ki, bu etkiler çoğu zaman göz ardı edilmekte ya da yeterince güçlü bir şekilde hissedilememektedir. Sanayi kuruluşlarının yalnızca ekonomik büyümeye değil, aynı zamanda toplumsal dengeye de katkı sağlaması için daha fazla sosyal sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bu kuruluşların sadece üretim mekanizmasının bir parçası olarak görülmesi, uzun vadede toplumsal huzursuzlukların ve dengesizliklerin artmasına neden olacaktır.

Bu yazıyı paylaş
Yorum yapılmamış

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir